İZ

By on 19 Ağustos 2019

TEZEK KOKULU…
Hani gelirsen beni bulamazsın diye, saklandım gök kubbeye!
Sensizlikten korkak, benliğimle gözü kara uçlarım.
Tahtına inerken merdiven dayadığım yarınlarım.
Ilık
Sessiz
Dalgalı
Siren sesi çalıyor, gitmeye meyilli acemi sevdalarım.
Hoyrat
Dingin
Tezek kokulu
İrili ufaklı gecelerimizden çıktığın an bozulan rejim kavgalarımı da aldın gittin. Şimdi ufak bir kulübede kırık dökük çocukluğumla başbaşayım.
Oyuncu
Mızmız
Ağlamaklı

İZ …
Oysa varlığın yük oldu, nedir bilinmez hallerin! Kafese girilen logard kuşu olsa amenna amma velakin değilim işte! Çöz ayakkabı düğümünü.
Kelimelerim ve sesim hem doğru hem zarifti ama matarada çalkalanan su gibi çalkantılarına eşlik etmek güç oldu. Hevesim, kırmızı kaplı dosya ile ateşli entrikalara soyununca çırılçıplak kaldı yarınlar. Soyunamam, gecelik askıda…
Yalanları gerçekle yen, ayı güneş örter, güneşi ay söndürür ! Körler gözünü açsın, dilsizlerin dilleri çözülsün, ağır aksaklar hürra koştursun! Kontrolsüz ve dengesiz bir yaşam yerine, derinlemesine yaşanılan bir gün ilaç ruhuma.. An beni serbest ! Günlük olsun, dönemlik ağır gelir sana!
Tutkuları geçen kimse, sakin sulara varınca geriye hiçbir iz kalmaz !

BİLİNEN SEVİYE …
Yalnızlık aldı başını gidiyor, hükümsüz yarınlar. Sovyetler Birliği kadar sert rüzgarlar içinde sıcaklığı arar oldu ahali… İnandırılamayan duygular ile sömürülmeyi bekliyoruz. Azıcık sevilme ihtiyacı ile soyup soğana çeviriyoruz ruhumuzu.
Ateşini yak! Önce tenden başla yanmaya …
Cinsiyetsizliğe inanıyorum da kimliksizlik karışan karakterlerle başa çıkmam zorlaşıyor. Benden ne anladın! Ya da arta kalanlar senden bana düşen payım mıydı! Layık mı göremedin! Faydasızlık mı gördün! Belki de fazlaydı saklı cennetler!
Hayır anlamıyorum, dur gidemiyorum, kaçma yaplaklanıyorum … Kilitlerimi ben bile açamıyorum. Yanıyorum, yandaş iliklerim çıkmıyor ortalığa, iliklerime kadar rahman sen doluyum. Nefes nefes yaşarsın ya hani! Kıvılcımına muhtaç aceleye getirme ayrılıkları. Zorunluluk seviyesi !
Ne sesin çınlıyor iç dünyamda, ne varlığın kol geziyor damarlarımda. Aşk zorluyor şansını ben iteledikçe … Kabullenmiş lik seviyesi!
Aklım kalbimin ekseninde firar, tut yakamdan paçamdan da yama yapalık birlikte! Eksik kalmışlık seviyesi!
Yaktım ikimizi de .. Önce kendimden başladım, şimdi sıra sende … Ciğerine ciğerine vuracak sarmal alışkanlıklar. Gökyüzünde nefes alacak, toprağın altında nefessiz kalacaksın! Göz ucun kirpiklerime değse , tutuşacaksın! Delilik seviyesi!

LOKOMOTİF…
Silüetine sığınıyorum Tanrım! Beni unuttuğun yerden yeşerme çabalarımı görmezden gelme artık. Yegane somut sıfatları ilahileştirdiğini gördüm, göç ediyor yarınlarım… Gününde aforoz et beni.. Söylesene nasıl iletişim kurarım düşlerimle! Hakkıyla varolmanın çabası boşuna mı , hadi yaşam sırrı ver birazda bana.
Çöp kutusuna geçirilen mavi poşetten sızan sular gibi kokuşmuş potansiyellerden ayrışmak derdim. Hadi uzat ellerini bir çırpıda, avına takılayım çarmıha ger beni! Lokomotif dizelerimi anlamsız bulma! In derine, daha derine ! En derine defn’et küllerimi … Doğuşum içinde dönüşürüm elbet!

YALIKAVAK…
Karakoğuşun içinde ki aydınlığa varmak üzereyim de , içimde ki sulak döküntüler ele geçirir beni. Düzlük dediğin safsata, her demden insanın iftiralarınla ıslak kalsa da … Sırılsıklam olmak yegane şey kasabamda .. Ben ne anlattım, sen ne anladın… Ben sustum, sen haybeye sandın! Açıktık tıkınıp durduğun sevgimden çıkarda , ikimizde doyuralım karnımızı. Ben açlıktan ölürken, senin tıka basa doyman hak değil inan bana! Mağaramda mutluyum ben, Yalı Kavak’ta esen yelleri değirmene çevir sen! Buğday eserse yelden ekmek yapar yerim ben!

SARKANOZ!
Sıradan değil şaibeli.. Düzlük değil engebeli … Dutluk değil kurak toplumun asılı üzümleri … Ne sandın! Asılı üzümler seni mi bekliyordu. Suladın mı geçen nadasa bıraktığın sarkanozları! Gelip geçerken göz kırpınca yavuklusunu dört göz edip nizamiye mi duracaktı!
Aldın mı kızım aklını başına! Vur şimdi o harften bu harbede yaşantılara!
Sustun mu oğlum kapılar kapanınca ! Git şimdi çilingiri çağırda açsın kapanan kapılara belki bir ara!
Üçyüz sayfalık kitap elimde okusam dingonun ağırı belli bir düze çıkar mı! Engebeli değilde düzlük.. Uluorta saça saça toz olsamda! Şaibeli sevişmeler ayyuka çıksa, sıradanlaşsa .. Elimde tas suladım bahçemi, üzüm yerine güller açsa bahar gelse .
Geldin mi kendine kızım! Var mısın bir daha yaşamaya .

Özen ACAR

About Hakan Alkan

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir