Bence de Muharrem İnce ama Dersimli Kemal Gidince…

By on 12 Eylül 2014

2014 yılında seçilecek kim/ne varsa seçtik.

Yerleştirdik.

Evvela Belediye Başkanlarımızı seçtik.

Ardından Cumhurbaşkanımızı ve sonra haliyle Başbakanımızı…

Ve geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanını seçerek, muhalefet kanadının seçimi de tamamlanmış oldu. (Burada bir Ak Partili çıkar da sizin seçtiğiniz Genel Başkanı tanımıyorum der mi?! Bilemiyorum.)

Dersimli Kemal’in seçilmesi ile birlikte CHP, 91 yıllık ömründe 7.Genel Başkanını seçmiş oldu.

Kimlerdi bu isimler?

Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Kemal Kılıçdaroğlu.

Pekâlâ, neler yaşandı CHP’nin bu 18. Kurultayında şöyle bir hatırlayalım.

Salonda herkes hazır, yerlerini almışlar.

Tribünlerde; Ulusalcı takıma karşı Neo Sosyalist Anti Elitist takım taraftarının bariz üstünlüğü gözükmekte.

Görünen o ki, her iki takımda ananeci, gelenekçi ve tutucu.

Tuttuğu koltukları bırakmaya niyetleri yok gibi.

Arkalarında onlarca mağlubiyet olmasına rağmen hala aynı söylemler, aynı şarkılar, aynı yöneticiler…

Salondakilerin durumu böyle iken…

Bizler televizyon karşısına geçmişiz ülke olarak, beklentimiz yüksek.

“Dakka bir gol bir” olup Bruce Lee’nin ünlü “Jutkundo” hareketlerinden birinin sergileneceği, sandalyelerin havada uçuşacağını umuyoruz.

Lakin o da ne?

Havada tek bir sandalye dahi uçmuyor.

Ne bir “uçan tekme”  ne de “uçan sandalye”  görememek tam bir hayal kırıklığı.

Sonradan fark ediyoruz ki koltuklar yere sabitlenmiş ve külçe gibi ağırlar.

Sözü ilk olarak Ulusalcı takımın kaptanı alıyor.

Tam bu sırada taraftarının “Bence Muharrem İnce” sloganları kulağa çarpıyor.

Konuşma metnini hazırlayanların hayli emek verdikleri belli fakat kaptanın metni bize aktarışı hakikaten zayıf.

Gözünün rakibinde ve topta olması gerekirken, gözünü bir an olsun “kağıttan” ayıramaması eksi puan olacak gibi gözükmekte.

Şiirle başladığı konuşmasını pek şirince sürdürmüyor.

Sert giriyor sürekli…

Geçmişe ve güne atıflar, serzenişler.

Tribünlere oynama telaşı besbelli.

Yapılmaması gereken “vurgulu”  hareketleri yaptığındaysa tribünlerden ıslık alıyor. Yuhalanıyor.

Maça sanki iyi hazırlanamamış, dinlenmemişte son geceyi dışarda geçirmiş gibi.

Mikrofona uzun süre hâkim oluyor olmasına ama beklenilen golü bir türlü atamıyor.

Rakip fileleri havalandırmasını beklerken, hep “ince” dokunuşlar yapıyor.

Kazanacağına tam olarak inanamamışlığı gözlerinden okunuyor.

Sonra Neo Sosyalist Anti Elitist takımın kaptanı Dersimli Kemal çıkıyor sahaya.

Daha kısa süre sahada kalmasına rağmen akılda daha çok kalıcı(!) lafları sıralıyor ardı ardına

“Yoldaşlar” diye başlıyor sözlerine.

Belli ki partideki eksen kayması, sağa kayma eleştirilerine hayli takmış durumda, bozulmuş olduğu aşikâr…

Konuşmasının büyük kısmında ben mi sağa kaydım?

Biz mi sağa kaydık? Deyip duruyor.

Ve kendince cevaplar veriyor.

CHP delegelerini bilmem ama ekranda başında ben, Dersimli Kemal’in sağı solu ve dahi sorunu anlamadığını düşünüyorum.

Mahalli seçimlerde Mansur Yavaş’ı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İhsanoğlu aday göstermesinin ötesinde…

CHP’deki eksen kaymasını anlaması için; Dersimli Kemal’e parti meclisine (PM) en yüksek oyu alarak seçilen ismin İhsan Özkes’ in emekli eski bir müftü olduğunun hatırlatılması gerekiyor.

Enteresan adam bu Dersimli Kemal, kaş yapayım derken göz çıkarıyor.

Laf edeyim derken gaf üretiyor.

Mesela diyor ki: “Ülkeye demokrasiyi biz getirdik, CHP getirdi. Ve şimdi parti içine de getireceğiz.”

Yani parti içinde demokrasi yoktu ve hala “Milli Şef” dönemini yaşıyorduk.

Sonrasında, benim zamanımda tüzük değişmeseydi, karşıma rakip Genel Başkan adayı çıkamazdı diyor. (Aklıma diktatör benzetmesi geldi, gülümsedim.)

Ve geçmişe doğru gittim bu ringlerde en çok maç yapan Deniz Baykal geldi aklıma.

Hikmet Çetin’le, Murat Karayalçın’la, Ertuğrul Günay’a ve Mustafa Sarıgül’e karşı kazandığı kongreleri hatırladım. (Ne yalan söyleyeyim yine gülümsedim!?)

Rakı sofralarında konuşan adam istemiyormuş aralarında.

Kızgındı bu tip insanlara belli ki,  ağzına içki koymamış değildi belki ama ağzına içki kelimesini dahi almak istemiyordu.

O sebeple bütün kötülüklerin anasını bile değiştiriyor.

Kötülüklerin anasının içki değil işsizlik olduğunu haykırıyordu.

E öyle ya Devrimci Kemal’di o.

Devşire devrile, değiştire değişe gümbür gümbür geliyordu.

Partinin ekseni kaymış olsa da olmasa da, lastiği patlamış olsa da olmasa da kongrenin kaybedeni bence Dersimli Kemal’dir.

Çünkü kendisini çok değil 6-7 saat önce aday gösteren delegelerden 200 tanesini kaybetmiştir.

Kalınız sağlıcakla ve hasbihalle…

About Hakan Alkan

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir