- BYD’nin 2 Elektrikli Amiral Gemisi HAN ve SEAL Türkiye’de
- Kia EV3 ve Yeni EV6 Türkiye’de
- TOYOTA GAZOO Racing WRC’de 4. Kez Üst Üste Markalar Şampiyonu Oldu
- Yeni Nesil MINI Ailesi Dönüşümünü Tamamladı
- Thierry Neuville ve Martijn Wydaeghe İkilisi 2024 WRC Dünya Pilotlar Şampiyonu Oldu
- Fenerium Ürünleri Ford Trucks Özel Tasarım F-MAX Araçları ile Türkiye Yollarına Çıkıyor
- Yeni eSprinter ile Mercedes-Benz Hafif Ticari Araçlar’da Elektrikli Dönüşüm Başlıyor
- Hyundai’den Yenilikçi Bir Elektrikli SUV Mobilitesi: IONIQ 9
- Volkswagen’in Şehirli Elektriklisi ID.4 Satışa Sunuldu
- PEUGEOT, 7 Koltuklu SUV Modeli 5008 ve E-5008’i Türkiye’de Satışa Sundu
Volvo Cars, Geleceğin Otomobiline Bir Adım Daha Yaklaştı!
Volvo Cars, -sürücü koltuğunda sıradan insanların yer aldığı- kendi kendine giden otomobillerin gerçek zamanlı trafiğe entegrasyonunu mümkün kılan eşsiz bir sistem çözümünü online basın toplantısı ile açıkladı. ‘Drive Me’ adını taşıyan proje, algılayıcılar ağı, bulut tabanlı konumlandırma sistemleri, akıllı fren ve direksiyon teknolojileri ile hayata geçiriliyor.
Otomobilde otomatik pilot rahatlığını getiren ilk marka olan Volvo, ‘Drive Me’ projesinin ikinci yılında kendi kendine giden otomobil konusundaki ilerleme ve gelişmeleri online basın toplantısı ile anlattı. Basın toplantısında sistem hakkında bilgi veren Volvo Cars Ar-Ge Kıdemli Başkan Yardımcısı Dr. Peter Mertens, “Otonom sürüş alanında keşfedilmemiş bir bölgeye giriyoruz. Daha önce sıradan insanların normal trafikte halka açık yollarda direksiyonda olduğu, public pilota (otomatik pilot) yönelik bu kadar cesur bir adım atılmamıştı” dedi.
Drive Me projesi ikinci yılına girerken, Volvo Cars 2017 yılında Göteborg civarında seçilmiş yollarda 100 adet kendi kendine giden otomobilin olması hedefine doğru hızla ilerliyor. Public pilot (otomatik pilot), yasa koyucu, ulaştırma otoriteleri, belediye ve otomobil üreticisi arasında gerçekleşen bir ortak çalışma olarak Volvo Cars’ın sürdürülebilir hareketlilik ve kazasız bir gelecek yaratma planlarının merkezinde yer alıyor.
Kayıp zamandan, kaliteli zamana
Potansiyel teknik hataların geniş kapsamlı bir analizine dayanarak üretime geçirilebilir bir otonom sürüş sisteminin başarının arkasında, karışık algılayıcılar ağı, bulut tabanlı konumlandırma sistemleri, akıllı fren ve direksiyon teknolojileri yer alıyor.
Dr. Mertens, “Otonom sürüş, otomobil sürüşüne bakışımızı kökten değiştirecek. Gelecekte otonom sürüş ile aktif sürüş arasında seçim yapma şansına sahip olacaksınız” diyor ve ekliyor: “Bu dönüşüm, her gün evden işe giderken yaşanan kayıp zamanı kaliteli zamana dönüştürecek, iş ve keyif için yeni fırsatlar oluşturacak”
Gösterilenlerin arkasına taşımak
Volvo Cars’ın oto pilot sistemi, otomobilin otonom sürüşe ait her özelliği üstlenmesini mümkün kılacak kadar güvenli. Hata-tolerans sistemine sahip olan bu teknoloji, bugüne kadar gösterilen otomotiv sistemlerinin çok ötesine doğru ve önemli bir adım atıyor.
Volvo Cars Teknik Uzmanı Dr. Erik Coelingh, “Kendi kendine sürebilen bir konsept otomobil üretmek göreceli olarak kolaydır, ancak eğer gerçek dünyada bir etki yaratmak istiyorsanız sıradan müşteriler için de güvenli, sağlam ve ulaşılabilir olan bir sistem tasarlamalısınız” diyor.
Asıl zorluk, trafik senaryoları için olduğu kadar oluşabilecek teknik hatalarla da başa çıkabilecek bir oto-pilot tasarlamak. Burada sürücünün kritik bir durum karşısında aniden devreye girmesi beklenmemeli. Otomobiller, otonom sürüşü ilk başta, sadece seçilmiş yollarda ve uygun koşullarda, mesela ilerleyen trafik, bisikletler ve yayalar olmadan gerçekleştirecekler.
Yedek Sistemler
Erik Coelingh, “Bu karmaşık sistem için yüzde 99 güvenli demek yeterli değil. Kendi kendine süren otomobilleri gerçek trafikteki diğer otomobillerin arasına sokmak için sisteme yüzde 100’e yakın güveniyor olmanız gerekiyor” diyor “Biz burada uçak endüstrisine benzer bir yaklaşım uyguluyoruz. Operasyonel hata mimarimiz, eğer sistemin bir bölümü bozulursa oto-pilotun güvenli bir şekilde çalışmaya devam etmesini sağlayacak yedek sistemler içeriyor.”
Örneğin, fren sisteminin hata yapma ihtimali çok düşüktür, ancak kendi kendine giden araçlar, fren pedalına basacak bir sürücü dışında, otomobili durduracak ikinci bir bağımsız frenleme sistemine ihtiyaç duyar.
Karışık senaryoların üstesinden gelir
Bu teknolojik çözüm, akıcı trafikten, yoğun trafiğe, acil durumlar da dâhil en zor senaryoların bile üstesinden gelmeyi hedefliyor. Erik Coelingh, “Tıpkı iyi sürücülerin yaptığı gibi potansiyel kritik durumlara hassas bir dikkat ile yaklaşılacak. Bununla birlikte gerçek bir acil durum anında otomobil insanlardan daha hızlı tepki gösterir” diyor.
Beklenmedik hava koşulları, teknik sorunlar ya da istenilen rotaya ulaşılması gibi çeşitli nedenlerden ötürü otonom sürüş sona erince sürücü sistem tarafından uyarılır. Eğer sürücü bir nedenden ötürü sürüşü ele alamıyorsa otomobil kendini güvenli bir yere getirir ve durur.
Tüketiciye ve topluma yönelik faydalar
Kendi kendine giden otomobillerin, insanların hayatlarını kolaylaştırmanın ve boş zamanı kaliteli zamana çevirmenin ötesinde çevreye yönelik faydaları da bulunuyor.
Volvo Cars, otonom sürüşün yakıt ekonomisi sağlayacağına inanıyor. Bu teknoloji, trafiği azaltacağı gibi şehir planlamasına ve altyapı yatırımlarına da fayda sağlayacak.
Erik Coelingh, “Kendi kendini süren otomobiller için bütünsel bir çözüm üretmek önemli bir adım. Otomatik pilot (public pilot) hayata geçtiğinde kendi kendine süren otomobillerin trafikte nasıl yer alacağına dair bize çok değerli bilgiler sağlayacak ve ayrıca sürdürülebilir hareketliliğe nasıl katkı sağlanabileceğini keşfetmemize de yardım edecek.
Akıllı otomobillerimiz çözümün önemli bir parçası ancak gelecekte kişisel mobilitenin sürdürülebilirliği için daha geniş ve toplumsal bir yaklaşım önem taşıyor. Kendi kendine giden otomobillerin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için karşılıklı eşsiz işbirliğinin önemi büyük” diyor.
Drive Me sistem çözümlerinden bazıları:
Algılayıcı teknolojileri
Volvo Cars, otomobillerin çevresini 360 derece algılayan ve tam yerini belirleyen müthiş bir çözüm geliştiriyor. Bu teknoloji içerisinde çoklu radarlar, kameralar ve lazer algılayıcılar yer alıyor. Bir bilgisayar ve işlemci tüm verileri işliyor ve çevredeki hareketli ve durağan objelerin haritasını çıkarıyor.
Kesin konum, GPS bilgisi, çevresel bilgiler ve sürekli güncellenen yüksek çözünürlüklü bir 3 boyutlu dijital haritanın birleştirilmesi ile elde ediliyor. Sistem, sürücü denetimine ihtiyaç duymayacak kadar güvenli.
Radar ve kameranın birleştirilmesi
Tüm yeni Volvo XC90’ların ön camında 76Ghz frekanslı dalga radarı ve kamera yer alıyor. Bu sistem trafik işaretlerini okuyor ve tıpkı diğer sürücüler gibi yolda olan diğer cisimleri takip ediyor.
Çevre Radarlar
Ön ve arka tamponların arkasında yer alan dört adet radar (otomobilin dört köşesinde) cisimleri her açıdan algılıyor. Sola, sağa yayılan radyo dalgaları ile otomobilin 360 derece tüm çevresi izleniyor.
360 derece görüş
4 adet kamera araca yaklaşan cisimleri izliyor. İkisi dış aynaların altında, biri arka tamponda bir diğeri ise ızgaranın içerisinde yer alıyor. Bu kameralar yaklaşan cisimleri incelemenin yanında yol çizgilerini de takip ediyorlar.
Kameraların takip mesafesi çok uzun ve ayrıca örneğin bir tünele girildiği zaman olduğu gibi durumlarda, ışık değişikliklerine karşı çok hızlı adapte olabilme gibi bir özellikleri de bulunuyor
Çoklu ışıklı lazer tarayıcı
Bu algılayıcı sistem, otomobilin önündeki hava girişinin altında yer alıyor. Tarayıcı, çok yüksek çözünürlükle çalışıyor ve otomobilin önündeki cisimleri algılıyor. Ayrıca cisimleri birbirinden ayrıştırıyor. Lazer algılayıcı, 150 metre menzile ve 140 derece görüş açısına sahip.
Üç odaklı kamera
Ön camın arkasında üstte yer alan üç odaklı bir kamera, 3 ayrı kamerayı tek bir kamera içerisinde bir araya getiriyor. 140 derecelik bir geniş açılı kamera, 45 derecelik bir uzun menzilli kamera ve 34 derecelik bir dar açılı kamera bir araya gelerek hem uzun mesafeleri izleme, hem de derin bir algılama imkânı sağlıyor. Kamera yola aniden çıkan yayaları ve beklenmeyen durumları da takip ediyor.
Uzun mesafe Radarlar
Arka tamponda yer alan 2 uzun mesafe radarı iyi bir geri gidiş görüşü sağlıyor. Bu teknoloji, arkadan hızla yaklaşan araçları algılayarak, şerit değiştirirken de faydalı oluyor.
Ultrasonik algılayıcılar
12 adet ultrasonik algılayıcı, otomobile yaklaşan cisimleri algılıyor ve düşük hızda giderken otonom sürüşe sürekli destek sağlıyor. Bu algılayıcıların altyapısı, mevcut park destek sistemlerinde kullanılan teknolojilerin daha ileri sinyal işleme sistemleri haline getirilmesine dayanıyor.
Bu teknolojinin kullanıldığı beklenmedik durumlara en iyi örnek yola aniden yaya çıkması ya da yolda karşılaşılan çukurlar.
Yüksek çözünürlüklü 3D dijital harita
Yüksek çözünürlüklü bir 3D harita otomobile çevreyle ilgili bilgi sağlıyor. Örneğin; yükseklik, şerit sayısı, tünellerin geometrisi, işaretler, çıkışlar, vb. konum geometrisi kimi zaman santimetre düzeyinde oluyor.
Yüksek Performanslı Konumlama
Yüksek performanslı GPS, ileri düzey bir GPS, 3 dereceli bir bağımsız ivmeölçer ve 3 dereceli bir bağımsız cayro’dan oluşan bir sistemin sadece bir bölümünü oluşturuyor. Haritaya ait algılayıcılardan gelen 360 derece verileri de birleştirerek otomobil konumu ve kendisini çevreleyenler hakkında bilgi sahibi oluyor.
Drive Me otomobil, haritadan ve algılayıcılardan gelen bilgileri birleştirerek yolun eğimi, hız limiti işaretleri ve diğer trafik koşullarına da bakarak gerçek zamanlı olarak en iyi rotayı seçiyor.
Bulut hizmetleri
Bulut servis trafik merkezine bağlanıyor. Böylelikle en güncel trafik bilgisi elde ediliyor. Kontrol merkezi operatörleri gerekirse sürücüye otonom moddan çıkması gerektiğini de bildirebiliyorlar.
0 comments