- Petrol Ofisi, Microsoft Krizinden Güçlü Altyapısı Sayesinde Etkilenmedi
- Bursalı Renault Duster Yollara Çıkıyor
- Sürdürülebilirlik Alanındaki Yedi Startup “Otokoç Otomotiv Sustainability Innovation Challenge” DemoDay’de Buluştu
- Kia’dan Yaza Özel Fırsatlar
- B-SUV Sınıfının Gözdesi Hyundai Yeni BAYON Satışa Sunuldu
- Škoda’nın Yenilenen Octavia Sedan ve Combi Modelleri Satışa Sunuldu
- İş Bankası’ndan Visa Cash App RB Formula One Takımının İsim Sponsoru Visa İle İş Birliği
- Borusan Otomotiv Kullanılmış Otomobil Pazarındaki İddiasını Borusan Next ile Güçlendiriyor
- Ford’un İkonik Modeli Capri, 40 Yıl Sonra Elektrikli Olarak Geri Dönüyor
- PO/Marine’den Uluslararası Sularda Biyoyakıt Atağı
İstanbul’un adı çıkmış ya Antalya’nın?…
Yüreğimde iş sevdasıyla çıktığım iş seyahatinden birinden Antalya’dan yazıyorum. Soğuk İstanbul havasından sonra doğrusu sıcak bir Antalya güzel gidiyor. Burası da ülkemin farklı dertleriyle, mutluluklarıyla olan güzel memleketi…
İş için gezerken gözlemlediğim bir şey var… ”İstanbul’un adı çıkmış” Çok ciddiyim. Zavallı şehrimin adı çıkmış trafikten yana. Aslında İstanbul’da yol seçenekleri ulaşım olsun gerçekten çok rahat. Bir yere giderken sahili var, Tem’i var, E-5’i var, minibüs yolu var, kısacası varda var… Ne kadar bilinçsiz sürücülerimiz olsa da, acele giderken ecele gider durumda olsalar da. İstanbul metropol bir şehir ve böyle olmanın vermiş olduğu avantajı da dezavantajı da sorumluluklarına almış bir şehir…
Başka bir örnek vermek gerekirse; asıl memleketim olan Trabzon’da şehir içinde bir yerden bir yere giderken kullanabileceğiz sadece bir yol seçeneğiniz var. O da sahil yolu ya da takanız varsa deniz yolunu da kullanabilirsiniz. Trafik kilitlendiği an hiçbir araba yerinden hareket edemediği gibi alternatif yollarda başvuramıyorlar. Kilidin çözülmesini beklemekten başka seçeneği kalmıyor insanın. Buna başka örnekler katarsak Antalya, Ankara gibi birçok şehrimizi örnek olarak verebiliriz.
Ama adı çıkmış olan İstanbul’umun her zaman lanet trafiğinden bir yere giderken ki zorluklarından bahsedilir. Öz eleştiride bulunmamız lazım hepimiz nankörüz. Buna kendimi de dâhil ediyorum. Çünkü çok gezmem sonucu günün her saatindeki trafiğe takıldığım zamanlarda kafamı airbag’e doğru hızla çarpıp patlatmak istediğim zamanlarda oldu.
İstanbul’un trafiğinin adını 9’dan 8’e hatta daha aşağılara indirgememiz için ilk olarak trafik kurallarına uymanın yanı sıra az buçuk burjuvalıktan çıkıp iki dakikalık yerlere toplu taşımayı kullanmayı öğrensek ne güzel olur. Olmaz ama arabamızla gitmemiz lazım… Ahmet efendinin bakkalına, Mehmet efendinin manavına çünkü biz öyle gördük ya… Annelerimizin pazar arabalarının modeleri de Q7’di ya…
Yüreklerinizdeki sevdalar bitmesin…
Trafik kurallarına aman dikkat!!!
0 comments