TOZLU MASA, MOR SANDALYE…

By on 03 Ağustos 2018

Neresinden tutsan yamalı hikâyeler saklı ceplerinde? Neresinden tutsan hep yasaklı kelimeler dillerinde? Neresinden tutsan yakası paçası darmadağın olur, insanoğlu?

Tozlu bir masanın, mor renkli sandalyesine oturdum. Elimde kırık bir kahve fincanı, geçen gün elimde tutamayıp düşürmüştüm. Bu aralar elim kolum karışır oldu bedenime. Bu aralar bir hayli dikkatsiz dikkatim!

Bir yudum aldım kahvemden, sonra ılık bir rüzgâr değdi yanağıma gözlerimi kapadım ve yutkundum. Yaşamak güzel şeydi.

Büyük büyük binaların ardında, küçük küçük yaşanmışlıklar saklıydı. Artık eskisi gibi kalabalık değildi sofralar. Evler büyüdükçe sevgiler küçülür oldu, odalar arttıkça eller birbirine dokunamaz, gözler değemez oldu gözlere…

Her evin bir lambası yanıyordu, kiminin sarı kiminin beyaz. Kimi sevişiyor, kimi savaşıyordu belki de. Şimdi o evlerin lambaları sönünce, karanlık örtecek mi hazin hikâyeleri yoksa yok mu sayacaksın olmak istediğin benliğini!

Keşke küçücük odalarda kocaman aileler yaşasaydı, Keşke savaşmayıp sevişseydi her sevdalı. Keşke çocuklar yatmadan masal dinleyebilseydi. Ya da masallarla kandırabilecek çocuklar olarak kalabilseydik! Keşke kapıda seksek oynayan bir ben çizebilseydim şuraya. Mahiyetini (özünü) kaybeden yolcu olmasaydı, yolunda.

Eh işte ehvenişer olmayan bir dünyadır gidiyoruz. Dünyanın d si büyük yazılır ya hani, o kadar küçük ki aslında D nin büyüklüğü anlamsız kalırdı, hikâyemde.

Bir amaçsız hikaye gibiydi, başı da sonu da sadece yazmak içindi sanki. Aslında hiç de öyle değil. Bir hikayenin başını getiremeyecek kadar beceriksiz, tecrübesiz olabilirsin ama hikayenin sonu senin ellerinde. Kader dediğin boyun eğmek değildi, kader dediğin senin sol yanının nereye gitmek istediğiydi?

Hayatının altının üstünden daha iyi olacağını bilsen, bardağı ters çevirir misin? Peki ya daha iyise! Radikal dediğin kararlar aslında senin benliğinse, altından tutup üstüne koymaz mısın hayatı?

Işıklar yanıyor şehrimde, gece karanlık, gece ayaz, gece masada ki tozu bile saklıyorsa renginde uyuma bu gece! Kırkını doldurmuş kartal gibi mağarana in, sök tırnaklarını, vur gaganı yerden yere, yol tüylerini inleye inleye. Kan revan içinde güneşin doğuşunu bekle, aç kanatlarını uç gökyüzüne. Mavilikler senin efulim.

Şimdi kırkını doldurmuş kartal gibi mağaranda ölümü beklemek mi istersin, güneşin gölgesinde bulutlarla aşk yaşarcasına uçmak mı? Şimdi güvenli limanında denize dalıp seyre durmak mi istersin, yoksa okyanusa kulaç atmak mı?

Işıklar yanıyor şehrimde, gece karanlık kimi sevişiyor kimi savaşıyor! Hayat senin kaybettiğin puzzle parçan değil, hayat senin tamamladığındır. Şimdi yaşama bir şans verme zamanı!

Onun için uyuma bu gece!

0zenAcar

About Hakan Alkan

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir