Değişim ve Yenilik

By on 04 Mayıs 2017

Merhaba,

Her gün yeni bir umutla uyandığımız ama yine aynı sıradanlıkla devam ettiğimiz yeni bir günde herkese içten bir merhaba. otosevdası.com’ um yeni bir üyesi olmanın heyecanını yaşıyorum. Keyifli bir sitenin dopdolu içeriğine ve birikimine, çevremizi saran kimi zaman dehşet verici kimi zaman da heyecan verici değişim dalgasının ürettiği yeni düşünceleri sizlerle paylaşma çabasında olacağım. Ben de bu sentezin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Değişim ve yenilik, yeni uygarlık düzeninin vazgeçilmez dinamiği haline geldi. Eski değerlerimizle, eski kalıplarımızla ve dünya görüşümüzle bugünün sorunlarını çözmeye çalışmak, çözmeye çalıştığımız sorunları içinden çıkılamaz hale getirmekten başka bir şeye yaramayacak. Bireylerin beklentileri, ilgileri, endişeleri artık çok başka. Özellikle de yeni kuşak biz gençlerin ki bambaşka. Kimlik, özgürlük, adalet, hak ve güvenlik gibi asırlardır vazgeçemediğimiz kavramlar ve etrafında oluşan yeni yeni taleplerimiz… Devletle , çevremizle, iş ilişkilerimizle ya da gün içindeki en basit tek düze ilişkilerimizde bile artık esas belirleyici unsurlar bundan böyle “İtaat et”, “hizmet et”, “eleştirmeden ve sorgulamadan kabul et” gibi gibi komutlara döndü. Belki de insan ilişkileri hep öyleydi ama şimdi gelişen bilgi iletişim teknolojisiyle beraber daha da görünür oldu.

Yeni korkularımız ve her şeye rağmen yeni umutlarımız da var. Teknolojideki devrimsel sıçrama yaşam formlarımızı yeni bir şekle sokmuş durumda. Alternatif bilgiye erişim olanaklarımız her birimize yeni perspektifler sunuyor. Farklı doğrular arasından kendimize en yakın doğruyu seçebileceğimiz bir çeşitlilikle karşı karşıyayız. Fakat ne derece sorguluyoruz? Üzerimize oynanan algılar savaşından ne derece galip çıkıyoruz?

Dünya artık, küçücük bir bilgisayar ekranından evimize taşınabiliyor. Bu tespitin ise günümüzün en klişe tespiti olduğunu belirtmek isterim. Binlerce kilometre ötedeki insanların dertleriyle dertleniyor, korkularıyla ürperiyor, sevinçleriyle coşabiliyoruz. Herkesin diğerinden haberdar olabileceği bir şeffaflık ortamındayız. Bir o kadar da yalanlarla dolu bilgi kirliliği içindeyiz. Arkasına saklanıp, gizlenebileceğimiz bir duvar da yok ama hala gizlenen çok şey yüzünden gerçek mutluluklar da yok. Ne oluyorsa herkesin gözlerinin önünde cereyan ediyor ama kimse bu şeffaflığı gerçek adalet için kullanamıyor.

Onca alternatifin ve kısmen şeffaflığın ortasında, doğal olarak medyanın rolü de gün geçtikçe daha fazla çeşitleniyor ve anlam kazanıyor. Herkesin her şeyi zaten bildiği bir düzende geleneksel medyanın hedefi, bildirmekten çok düşündürmek ve eleştirmek üzerine olmalıyken… Ne yazık ki, değil! Düşündürmek ya da eleştirmek bir kenara; bilgilendirmeler bile hala rant kirliliklerinden koparılamadı. Dijitalleşen dünyamız bilgiyi sunma konusunda oldukça cömert olsa da, bilginin kirliliği konusunda da bir o kadar can sıkıcı durumda.

Çözümü ise aslında çok basit… Bunun çözümü, aynı gerçekliğin farklı gözlerde farklı yansıdığını bilerek bilgilere erişmeye çalışmak ve bu sayede iletişim kanalları yoluyla bize ulaştırılan algı savaşlarının zayıf tarafı olmamak. Ve kanımca verilebilecek en değerli hizmet de farklı bakış açılarından yapılan değerlendirmeleri dikkate almak olacaktır. Okumaktan keyif aldığım yazar John Berger’in de ifade ettiği gibi, “Ben ne gördüysem onu söylüyorum. Dolayısıyla benim anlattıklarım objektif gerçekliktir.” O halde gördüklerimizi biraz daha fazla çeşitle zenginleştirerek daha objektif sonuçlara ulaşabiliriz.
Çeşitliliğe ulaşmak zaman alır ama zaman da bize çok şey öğretir. Hesse’nin de ifadeettiği gibi: “Yazmak iyidir, ama düşünmek daha iyi; akıllılık iyidir, ama sabretmek daha iyi.” O vakit, düşünebildiğimiz, vidanımızı hatırlayarak daha çok sorgulayabildiğimiz, bizi yıldırabilecek tüm karşı tehditlere karşı da sabredebildiğimiz bir gelecek olsun.

Gecikse de elbet gelir bir gün…

Görüşmek üzere…

Özlem Sevinç

About Hakan Alkan

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir